Hikayeler ve Monoloklar

9 Eylül İzmir'in kurtuluşudur her yıl coşkuyla kutlanır.Hikayemiz böyle bir günde başladı.
Annem, ben gezmeğe gidiyorum tavuklarla ve civcivlerle alakadar ol dikkat et
civcivleri çaylaklar kapmasın (çaylak martı büyüklüğünde etcil bir kuş)
yağmur başlarsa onları kümese koyarsın diyerek gitti. Resmi geçit tam bizim evin ulduğu 
sokakaktan geçerdi ozan yollar hep toptaktı.bando mızıka ve tören kıtalarının
 geçmesi başlamasına az kalmışken başıma bakılacak civcivler kaldı. düşündüm taşındım
aklıma güzel bir fikir geldi hemen uyguladım, civcivleri simle ayaklarınn yakın mesafelerle
 bir birine bağladım önlerine yemlerini döktüm seyretmeğe başladım, onlara dalmışken
bando mızıka sesleri başladı bende doğru kapının önüne, heyacanla bandonun eşliğinde
korteji seyretmeğe başladım.biara havaya doğru gözüm ilişti bırde baktımki! bizim civcivler hepsi
havada, birden şok oldum. başladm düünmeye, neyapayım. aklıma büyük aamcam geldi yanı
babamın amca cocukları.kapıları kapadım doğru amcamın evine gittim, ne oldu büyle apar
topar geldin, yenge böyle böyle dedim annem beni dayaktan öldürür. Yengem tamam, tamam
aykkabların çamur içinde çıkarda kümbetin ( soba ) arkasına atta kurusun dedi ben ne
bileyim yengem yağ almiş yarıdan fazlası yere gömülü şlan küpün kapağını kapamamış, benim
çaamurlu pabucumun biri doğru küpün içine girmiş. yengem biraz sonra odaya girdi olayı farketti,
bir bağırtı ben,m b,rşeyden haberim yok, be işşeeeek ne yaptın sen dedi birde
baktım beni pabuçyağın içinden çıkıyor, yengem neyse olan olmuş dedi vazlada dırdırlanmadı
pabucumu yıkadı kümbetin  yanına koydu.
Bir zaman sonra bana eşşeği baltayı ormandan biraz dal budak eşeğe sar getir dedi.
ben eşeği baltayı birde urganı ( ip) aldım doğru odun kesmeğe. yakınımızdaki  çay  kenarından
 gidiyorm yağmurdan taşmış çay gümbür gümbür akıyor, birden gözüme kuru bir ağaç takıldı
tam çayın kenarında ben bunu keseyim zaten cansız  kuru bır ağaç ağaç dediysem
öyle büyük bir ağaç değil ama genede üç dört günlük yakacak çıkar. başladım baltayı vurmağa
birden aklıma geldi bu ağç kesiıdikten sora çaya geder.
, hemen iple ağacı eşeğe bağladım başladım kesmeğe son baltayı vurdum
 ağaç devrildi doğru çayagitti arkasında eşeğide sürükledi bizım eşekte ağaçta urganda gitti
bir anda ne yapacağımı şaşırdım dondum kaldım. neden sonra kendimi tuparladım ne yapacağımı
 düşünmeye başladım,düşğünürken gözüm sığ tarafta yüzen yaban ördeklerine takıldı
hemen baltayı aldım hızla yanlamasına ördeklere savurdum, bir tane ördek vuramadığım gibi
baytada suya gitti. soyundum tek bir donla suya girdim sığ taraf su hızlı akmadığından
 başladım suda baltayı aramağa, o arada gel bir hırsız çocuk al elbiselerimi kaç, eyvah
 yalnız bir donla ağlaya ağlaya bizim eve yakın bir un değirmenine doğru yürümeğe başladım
ordan geçen bir adam ağladımı gördüğünden her acıdı elüdeki iki oyuncak trampetten
birini bana verdi haydi doğru eve git dedi. Ben doğru Ahmet dedenin değirmenine
gittim seslendim kimse yoktu açtım kapıyı içerim girdim seyyar merdivenle yukarı çıktım
 iki odadada kimse yoktu, o ara bir homutu duydum aşağya bir baktım koca bir ayı
meğer ayı dadanmış unlu tekneleri yalamağa, ayı'yı korkutmak için hızla trampete vurdum
ayı hızla dışarı kaçmaya kalkınca kapıya bir çarptı kapı kapandı ayı içertide kaldı, kafasını
 kaldırdı beni gördü merdivede geldi yukarı bana doğru tırmanmağa balaqdı merdiven
ayının ağırlığına dayanamadı kırıldı ayı pat diye yere yuvarlandı. ben yukarıda ayı aşağıda
 bir birimize bakmağa başladık. aklıma ayıların çalgı çalınınca oynamağa başlar dedikleri geldi
başladım trampeti okulda öğtendiğim gibi vurmaya ayı ayağa kalkıyor homurdanıyor tekrar
dolanıyor gene ayağa kalkıyor homurdanıyor, derken kapın dışarıdan açıldı açılmasıyla ayı
hızla dışarı fırladı, meyer fincancılar develerlen gezerlerdi değirmende ne oluyor diye
merak edip bakmak istemişler, ayı hızla dışarı fırlatyınca develer birbirine girmiş büyük
 bir zarara sebep olmuşlar. tabi olayı duyan gelmiş beni aldılaır doğru babama götürüp teslim ettiler.
Ben sizlere anlattım ister inanın ister inanmayın.

bir monolok
Harp sıralarında bir günlük ateş kes anlaşmasını fırsat bilerek her iki taraf,  yaralı ve ölülereini toplamağa başlıyorlar. Türk tarafında da paşa iki at arabası ıle cepheyi dolanıyor, ölüleri ölü arabasına yaralılarıda yaralı arabasına yükletiyor. paşa yerde yatan bir askeri ayagınla yokluyor bakıyorki  hiç hareket yok asker al bunu ölü arabasına at ölü diye attığı askerde meğer baygınmış. Sarsıtıdan kendine gelen asker ülülern arasıda sıkışmış başlıyor bağırmaya, hey arabacı beni nereye götürüyorsun? arabacıda sus ulan yat yattığın yerde hepinizi bir çukura gömmeğe götürüyorum!
Yahu arabacı ben ölmedim, vaallahi ölmedim, billahi ölmedim. Ölü gömücü sus ulan yat yattığın yerde sen ölüp ölmediğini paşadan iyimi bilecen,

Arnavut asıllı bir vatandaş, elleri arkasında tamda tranvay hattında yürüyor. Arkasından tranvay yaklaşmış, (eskiden tranvaylarda vatmanın ayağının altında kampana vardı ) Vatman başlamış kampanaya basmağa, dan, dan, dan arnavut'ta hiç hareket yok, tekrar başlamış dan, dan dan, rnavut hırslan dönmüş, more ne vurursun dan, dan, dan git öteki yoldan.


İhtiyar oduncu

vakti zamanında köyün birinde fakir bir oduncu varmış, Bu oduncu her gün gittiği gibi, ogünde oduna gitmiş. odunları toplamış sırtına vurmuş doğru köyün yoluna koyulmuş. Epey yürüdükten sonra bir soluk alayım diyerek bir taşa oturmuş, yorgunluktan of demiş of der demez yerden bboyu bir karış sakalı iki karış bir cüce çıkıvermiş.
Beni niye çağırdın demiş.
 Oduncu ben seni çağırmadım demiş
Cüce, of diye seslenmedinmi ?
oduncu, evet demiş.
Cüce, benim adım Of demiş, söyle bakalım niye of dedin ?
Oduncu, çok yoruldum otururken gayri ihtiyari of dedim.
Cüce, hııı demiş, peki bu odunları ne yapacaksın ?
Oduncu, bunları satıcam eve ekmek götürücem.
Cüce, bak sana bir sini ( tepsi ) vericem, eve gidince dön sini dur sini de odun yaşımaktan kurtulursun
Oduncu eve gelmiş, hanım gel, gel, böyle, böyle, demiş bakaalım bu ne hikmettir.
Tepsinin başına geçmişler dön sini,dur sini demiş birde bakmışlar bir somun ekmek iki tabak yemek, kaer koca afyetle yemeklerini yemişler ve artık dünya umurlarında değil, acıktıkça dön sini dur sini gelsin yemekler, ikin ci dön sini dur sini gelsin tatlılar.
Günler böyle geçerken, oduncu karısına yahu hanım biz bunları böyle afiyetle yerken komşularımızıda niye sevindirmiyoruz, heme bir ziyafet verelim tüm komşular gelsi tıka basa karınlarını doyursunlar.
Karısı haklısın bey der ve tüm komşular haber salarlar ve yemeğe davet ederler.
Komşular evi doldururlar, her kez bir yerde yemeklerini beklerler.
Oduncu tepsiyi çalıştırırken karısıda yemekleri taşır. komşulrdan bir tanesi yahu bu kadar yemeği nerde yapmışlar der ve gizlice mutfağa gider birde ne görsün, dön sini dur sini yemekler ortaya çıkıyor,kötü komşu yemekten sonra geceyi bekler ve gizlice komşusunun evine girer,evinde getirdiği  başka bir siniyle sinileri değiştirir.
Sabah olur oduncu hadi hanım siniden kahvaltı istiyelim der ve siniyi alır, dön sini dur sini der birde bakar ne yemek bar nede ekmek, tekrar dön sini dur sini der gene bir şey yok, eyvah der hanım biz ne yaptık bir ziyafet verdik siniyi küstürdük bak şimdi bir şey vermiyor, nr yapacağız gene easki halimize döndük.
Oduncu bakmış olacak gibi değil tekrar dağa oduna gitmiş, dönüşte tekrar aynı taşa oturmuş yüksek sesle gene of demiş, iki karış sakalı bir karış boyuyla cüce tekrar ortaya çıkmış.
Cüce, beni niye çağırdın demiş sana sini verdim daha ne istiyorsun?
Oduncu sini artık yemek vermiyor ne yapayım gene çalışmağa başladım.
Cüce, peki sen ne yaptında yemek vermiyor?
Oduncu, komşulara ziyafet verdim ondan sonra bir daha yemek vermediç.
Cüce; senin sinini komşulardan biri çalmış, şimdi sana bir eşek vericem, günde bir defa sabahları sıç eşek dur eşek diyeceksin kimseyede sakın söyleme der ve eşeği oduncuya verir.
Oduncu eşeği alır doğru eve gider hanımına anlatır sabahı beklerler. Sabah olur olmaz ahıra bağladıkları eşeğin yanına giderler ve hemen siç eşek dur eşek derler der demezde eşek bir sarı lira sıçar, karı koca sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırırlar. Böylece durumları düzelir giyimleri değişir, ne varki kötü komşu yahu bunlara gene birşeyler oldu der başlar gizlice gözeltlemeğe neticede işi anlar gizlice eşeği çalar yerine ona benzer bir eşek koyar. Zavallı oduncu sabah olur eşeğin yanına gelir sıç eşek dur eşek der ama eşekte hiç bir hareket olmaz, tekrar sıç eşek, dur eşek der, eşekte gene bir hareket olmaz, eyvah der eşek artık para sıçmıyor. Böylece günler geçer elde ne varsa biter elerindeki eşeğide satarlar onun parasıda biter, tekrar uduncu ipini alır doğru oduna gider.
Kestiği odunları sırtına vurur gene aynı taşa gelir oturur ve of der, anın of çıkar gene ne oldu der
Oduncu eşek artık para sıçmıyor der.
Cüce, desene eeşeğide çaldırdın, şimdi ben sana bir tokmak vericem, ona açıl tokmak çık tokmak vur tokmak diyeceksin dur tokmak diyene kadar  hayatında görmediğin cümbüşleri göreceksin, sonra da
tüm komşulara diyeceksin bende bir tokmak var açıl tokmak çık tokmak dedinizmi ne cümbüşler, ne cümbüşler şaşarsınız ddiyeceksin yaanlız dur tokma demelerini söylemiyeceksin. oduncu tamam der tokmağı alır acele, acwele eve gider. Hanım der böyle böyle şimdi odanın kapısını kapa tokmağın marifetini görelim.
Oduncu alır tokmaği eline açil tokmak çık tokmak vur tokmak der, tokmak birden hareke geçer yermisin yemezmisin karı koca başlar vurmağa oraya kaçarlar buraya kaçarlar tokmak peşlerini bırakmaz dayaktan pestililleri çıkar, neden sonra aklına dur tomak demek gelir ve dur tokmak der
tokmakta vurmayı keser. Karı koca dayağın acısından bir hafta yataktan kalkamazlar. Odunca olayı kavrar şimdi tokmaği hırsız kimse ona çaldımalı der ve tüm komşulara tokmağın cümbüşlerini tatlı tatlı anlatır, sonra beklemeğe başlarlar. ahırsızlığa alışmı komşu dururmu hemen harekete geçmiş aynı tokmağın bemzerini çarşıdan almış gece gizlice eve girerek tokmaağı çalmış, doğru evine gitmiş ve açıl tokmak çık tokmak vur tokmak demiş, senmisin diyen tokmak birden harekete geçmiş yermisin yemezmisin hırsızı başlamış dövmeğ, bir otarafa kaçıyor bir butarafa kaçıyor kurtuluş yok dayağın acısından sokağa fırlıyor, tokmakta peşinden gelerek vurmağa devam ediyor.
, hırsız can havliyle doğru oduncuya koşuyor aman beni kurtar diyor.
Oduncu benim sini ve benim eşeği getirmessen bu tokmak seni ölene kadar dövecek der.
Hırsız tamam getiricem der ve hızla evine koşar tokmakta arkasında, eşeği ve siniyı alır koşaraktan oduncuya getirir.
Oduncu dur tokma dur der ve tokmak durur oduncuda eşeğine ve sinisinee kavuşur.





Bu blogdaki popüler yayınlar

Ezan ve Makamları

Tahir Cinet